Düşünsel Yanılgılar

Düşünsel Yanılgılar (183)

 

 

En sık karşılaşılan safsatalardan birisidir. Kelime anlamı olarak sonucu doğrulamak olarak çevrilebilecek bu kavram; gerçekleşmiş bir sonuca bakarak, koşulun da sağlandığını varsaymak olarak tanımlanabilir.

 

1)  Teröristsen, hükümeti protesto eden gösterilere katılırsın.

 

2)  Hükümeti protesto eden gösterilere katıldın. O zaman teröristsin.

 

Bir numarada ortaya konulan akıl yürütmedeki koşul sonuç ilişkisi doğru dahi olsa; sonucun gerçekleşmesini doğrulayan birden fazla koşul mevcuttur. Bu da iki numaradaki kesin yargıyı geçersiz kılar.

 

Tüm bireylerin onaylamadığı veya beğenmediği hükümet uygulamalarını barışçı bir şekilde protesto etme hakkı olduğu evrensel gerçeğinden hareketle; koşul kümesi terörist + çok büyük bir insan topluluğunu ifade etmektedir.

 

Bu fiili durum dikkate alındığında, gösterilere katılanların terörist olma olasılığı matematiksel olarak çok küçüktür ve iki numaradaki yargıyı  genelleme yapacak şekilde değiştirmeye çalışsanız dahi anlamsız kalacaktır.

 

İnsan beyninin bu safsatayı fark edebilmesi zor olduğu için, politikacılar tarafından bilinçli ve yanıltma amaçlı olarak çok sık kullanılan safsatadır.

 

“Geçim sıkıntısı çekiyorsan iphone alamazsın. İphone kullanıyorsun o zaman geçim sıkıntısı çekmiyorsun.” akıl yürütmesi de aynı safsatanın sonucudur.

 

Pazartesi, 08 Şubat 2021 19:40

ANDRAGOJİ – YETİŞKİN ÖĞRENMESİ

Yazan
 

Pedagoji le karşılaştırıldığında oldukça yeni bir kavram olan andragoji, kısaca yetişkin eğitiminde kullanılan yöntem ve ilkeler olarak tanımlanabilir. Malcolm Knowles ile 1960’larda popüler olan bu kavramın 6 temel varsayımı şöyle ifade edilebilir.

1)  Yetişkin neden öğrenmeye ihtiyaç duyduğunu bilmek ister. ‘Herkes öğreniyor, ben de öğreneyim’ veya ‘Yöneticim/insan kaynakları  öğren dedi öyleyse öğreneyim’ şeklinde çalışmaz.

2)  Deneyim (özellikle hatalar) bütün öğrenme faaliyetlerinin temelini oluşturur. Klasik sınıf ortamında anlatanı dinlemek (çarpıcı bir deneyim oluşturmuyorsa) etkili değildir.

3)  Eğitimin planlanması ve değerlendirilmesi aşamalarında yer almak ister. Kendisine dayatılan öğrenme yolculuğuna çoğunlukla defans yapar.

4)  İşinde veya hayatında doğrudan ve hemen etki bırakacak öğrenme faaliyetlerini tercih eder. İleride bir yerde işine yarar söylemi işe yaramaz.

5)  Yetişkin öğrenmesi problem merkezli bir öğrenmedir. İçerik merkezli değildir. Şu konuda bir şeyler öğrenmeliyim şeklinde çalışmaz. Şu problemi çözmenin bir yolunu bulmalıyım merkezli gelişir.

6)  Öğrenmenin temel motivasyonu yetişkinin içinden gelen motivasyondur. Başkalarının itmesi ile olmaz. İyi bir lider/yönetici öğrenme motivasyonu sağlamaz.

 

‘Regression to the Mean-Ortalamaya Meyil’, aşırı uçlarda ortaya çıkan sonuçların, takip eden ölçümlerde ortalamaya doğru hareketini tanımlayan bir kavram. İşin içinde bir miktar raslantısallık olması gerekiyor.

Ödül ve cezaların doğru kurgulanması, organizasyonların başarısında önemli bir unsur.  Etkin bir ödül ve ceza sistemi için ön şart ise performansın ve dolayısıyla başarının doğru ve objektif olarak değerlendirilmesi.

Benzer şekilde, pozitif ve negatif geri bildirimlerin doğru kullanımı, eğitimlerin etkinliğini artırmada önemli bir fonksiyona sahip.

Yapılan çeşitli araştırmalarda, perfomans artışı için; ödülün cezaya, pozitif geri bildirimin negatif geri bildirime üstün olduğu ortaya konmuş.

Bununla birlikte, deneyimle öğrenen bir varlık olduğumuzdan, bazen aksini düşünmemiz söz konusu olabiliyor.

‘Hızlı ve Yavaş Düşünme’ kitabında Daniel Kahneman konuyu yaşadığı bir örnekle  açıklıyor.

Avcı pilotların eğitim sürecinin geliştirilmesi konusunda yaptığı konuşmasında, ödülün cezaya üstünlüğünü belirtiyor. Eğitimden sorumlu komutandan anında aksi yönde bir geri bildirim alıyor.

Komutan, başarılı manevrasını övdüğü neredeyse her pilotun bir sonraki manevrada daha kötü perfomans sergilediğini ifade ediyor. Kötü performansı sonrası azarladığı her pilotun ise bir sonraki manevrada performansının iyileştiğini söylüyor.

Kurumsal hayatta, ‘Bir iki güzel söz söyledim… Biraz iyi davrandım… Hemen havaya girdi… Performansı düştü…’ benzeri yönetici yorumlarının arkasında çoğunlukla bu yanılgı yatıyor.

Benzer şekilde, ‘Çok fazla gevşemelerine izin vermeyeceksin…Baskıyı bırakırsan hiçbir şey yapmazlar…Bak, performansı kötü olanlara sopayı gösterince nasıl yola geliyorlar…’ benzeri yorumlar da; bir çok durumda ortalamaya meyil kavramından kaynaklı yanılgılar içeriyor.

Aslen işin içerisinde şans faktörü olan, başka bir ifadeyle yönetilemeyen dışsal faktörlerin sonuç üzerinde etkisi olan görevlerde; iyi ve kötü yönlerdeki aşırı performansların kaynağı her zaman kişi olmayabiliyor.

Yurdaer Etike

 

Kısaca, duygulara hitap edecek şekilde yardıma muhtaç olduğu kolayca gözlemlenebilen bireylerin (kurban) olduğu durumların, benzer yardıma ihtiyaç duyan grupların var olduğu durumlara göre insanları daha kolay harekete geçirmesi olarak tanımlanabilecek bir psikolojik olgu ‘Tanımlanabilir Mağdur Etkisi’.

İki, birden büyük olmasına rağmen; istatistikler insan duygularına üstün gelemiyor karar süreçlerinde. Tüm dünya toplumlarının Covid 19 sürecine verdikleri aşırı (haksız da sayılmaz) tepkinin arka planında bu olgunun katkıları bulunuyor.

Şu ana kadarki ölüm istatistikleri incelendiğinde, insanların başına bela olan daha büyük sorunların (kalp/damar rahatsızlıkları, sigara, obezite, kanser, trafik kazaları vb.) olduğu kolaylıkla görülebiliyor.

Bunların bir kısmı toplumsal/bireysel olarak daha sorumlu davranarak önemli gelişmeler kaydedilebilecek alanlar ayrıca.

Bununla birlikte, solunum cihazına bağlı nefes alamayan bir Covid 19 hastasının yürek parçalayan görüntüsü ve maske takarak, evde kalarak ve sosyal mesafe kurallarına uyarak bireysel olarak bu konuda bir şeyler yapılabileceği bilinci insanları harekete geçiriyor.

Aynı bilinci ve tepkiyi; trafikte sorumlu davranmak, sağlıklı beslenmek ve sağlıklı besinler talep etmek, hareketli yaşam sürmek ve sürdürmek, kansorejen olmayan bir çevre ve yaşam inşa etmek/talep etmek konusunda sergileyemiyoruz.

Oysa ki bu konularda kaydedilecek ufak gelişmelerin, daha fazla insanın hayatına dokunacağı ve daha fazla can kurtaracağı istatistiki bir gerçek olmasına rağmen.

Yurdaer Etike

Çarşamba, 17 Haziran 2020 09:53

DUYARSIZLAŞMA (HABITUATION)

Yazan

 

Neredeyse herkes, kişisel boyuttaki Covid 19 tedbirlerinin toplumun kendisi dışındaki  bölümü tarafından gevşetildiğinden şikayetçi.

Yukarıdaki ifade kendi içerisinde tutarsızlık içermekle birlikte, durum tespiti anlamında çok yanlış sayılmaz.

İlişkisel olmayan öğrenme (non-associative learning) deneyiminin mevcut duruma katkı sağlaması olası.

Duyarsızlaşma (habituation), kısaca tekrar eden uyarana verilen tepkinin belli bir süre sonra azalması olarak tanımlanabilecek bir öğrenme biçimi.

İnsanlar dışında hayvanlarda ve hatta bitkilerde dahi varlığı akademik olarak incelenmiş bir kavram.

Fobilerin tedavisinde uygulanan 'Maruz Bırakma Terapisi' (Exposure Therapy) üzerinden kavramı örneklendirmek mümkün.

Örümcek fobisini tedavi etmek için, kişi sistematik bir şekilde örümcek ile sürekli yüzleştirilir.  Süreç sonunda kişi artık örümceğe başlangıçtaki tepkiyi vermiyordur.

Covid 19 konusunda süreç başında yapılan yayınlar, uyarılar ve bilgilendirmeler kişisel ölçekte ciddi karşılık buldu.

Aynı uyaranın sürekli tekrarlanmasına rağmen, bireysel ölçekte bir zarar/sonuç yaşamayan kişiler, ilişkisel olmayan bir öğrenme deneyimi yaşadılar çoğunlukla.

Yaşadıkları 'duyarsızlaşma'  (habituation) süreci sonunda, Covid 19'u ilk baştaki kadar büyük bir tehdit olarak algılamamaya başladılar.

Geldiğimiz noktada Covid 19'a karşı toplumun tavrındaki değişimin müsebbibi olması olası bir öğrenme biçimi.

 

Yurdaer Etike

 

 

Kısaca 'Ben zaten böyle olacağını biliyordum' ifadesi ile tanımlanabilecek bir karar/yargı yanılgısı 'Hindsight Bias'.

 

Gerçekleşmeden önce tahmin edilmesi olasılığı düşük olan olayların, gerçekleştikten sonra önceden kolaylıkla tahmin edilebileceğinin düşünülmesi olarak da açıklanabilir.

 

Büyük terör olayları, ekonomik krizler, borsadaki veya kurdaki aşırı hareketler; gerçekleştikten sonra, kolaylıkla tahmin edilebilir olarak algılanmaktadır.

 

Başkaları adına karar alan, avukat, doktor, danışman, CEO, politikacı vb. kişiler aleyhine çalışan bir yanılgıdır.

 

Sonuçları olumsuz gerçekleşen bir karar sonrası, karar süreci doğru ve karar basiretli de olsa, 'Bunun olacağını nasıl göremez' yargısı ile değerlendirilme yanılgısı yaratacaktır.

 

Başarılı sonuçlanan kararlar da, 'Zaten bu durumda başka türlü bir karar alınması beklenemez' yargısı ile küçümsenmektedir çoğunlukla.

 

Kötü sonuçlanmış basiretli kararlar sonrası günah keçisi arama çabalarına bu yanılgı ciddi katkılar sağlar. Bu sebeple, karar alanlarda olumsuz sonuçlardan kaçınmak için risk almama ve bürokrasiyi artırma etkisi yaratmasına bağlı, bir sosyal maliyeti de vardır.

 

Geçmişte olan olayların öncesinde tahmin edilebileceği yanılgısı, geleceğin de kolaylıkla tahmin edilebilir olduğu illüzyonu yaratır. Google'ın başarı hikayesini okuduğunda, o dönemde Google'ın gelişini görememenin imkansız olduğu yargısına kapılır. Bu yanılgı bir sonraki Unicorn'u bulabileceği/yaratabileceği illüzyonu yaşamasına sebep olur.

 

Aşırı risk alan ve takip eden birkaç denemede şansı yaver giden bir grup insanın, olağanüstü yetenekli ve ileriyi gören liderler olarak tanımlanması ve algılanması sonucu yaratan bir yanılgıdır.

 

Yurdaer Etike

 

 

İnsanların karar alırken kullandıkları kısayollardan biri olan “Affect Heuristic”, irrasyonel karar ve yargıların önemli sebeplerinden birisi.

 

Psikolog Paul Slovic tarafından ortaya atılan bu kavram kısaca, varılan duygusal sonuçların (hoşlanma-hoşlanmama) argümanlara üstün olduğu şeklindedir.

 

İkna edici bulduğunuz argümanlar siyasal tercihiniz tarafından belirlenir. Diğer uluslara/dış güçlere karşı şahin birisi iseniz, diğerlerini zayıf kendi ülkenizi güçlü görme eğilimindesinizdir.

 

Güvercin bir siyasi görüşünüz varsa, diğerlerini görece güçlü görme eğiliminde olursunuz.

 

Vücuttaki dövmeler, vejeteryanlık, hayvan hakları, GDO, küresel ısınma, motorsiklet, nükleer enerji vb konulardaki genel anlamdaki duygusal tutumunuz; bunların faydaları ve zararları ile ilgili inandıklarınızı belirler. Örneğin vücuttaki dövmelerden hoşlanan biriyseniz; bununla ilgili risklerin düşük, getirilerin ise yüksek olduğuna inanırsınız.

 

Vardığınız duygusal sonucun (hoşlanma-hoşlanmama) belirleyiciliği, beyninizi karşı görüşlere kapayacağınız, ilgili konudaki tüm bilgi ve karşıt argümanları reddedeceğiniz anlamı taşımaz.

 

Risklerin düşük olduğuna inandığınız bir konuda, risklerin yüksekliğine ilişkin karşıt kanıt ve bilgiler sunulduğunda, risk algınızı yükseltmeniz sözkonusu olmaktadır. İlginç olan, risk algınızdaki bu yükselme, konu ile ilgili getiri algınızın yükselmesini tetiklemektedir.

 

Paul Slovic’in konu hakkındaki makalesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://bear.warrington.ufl.edu/brenner/mar7588/Papers/slovic-affect-heuristic-2002.pdf

 

Kişilerin hoşlandığı/hoşlanmadığı konulardaki inanç ve yargılarını, ortaya konulacak argümanlarla değiştirmenin ne kadar zor olduğuna ilişkin bilimsel bir çalışma.

 

Projenizi/fikrinizi sevdirmek; SWOT analizi, finansal projeksiyon, risk analizi raporlarından daha önemli başka bir ifadeyle...

 

Yurdaer Etike

 

Salı, 07 Nisan 2020 09:59

AVAILABILITY HEURISTIC

Yazan

 

 

Availability Heuristic’, hafızada yer bulan ve ilgili konu gündeme geldiğinde kolayca hatırlanan bilgilerin doğru kabul edilmesi olarak tanımlanabilecek bir karar kısayolu.

 

Bu bilgilerin doğru olması ve hatta konuyla doğrudan alakalı olması da gerekmiyor çoğunlukla.

 

Konu ile ilgili yapılan bir akademik çalışmada, bu kısayol ile ilgili yanılgılar konusunda bilgi sahibi olmanın, evliliğinizin huzur seviyesine katkıda bulunabileceğine yönelik sonuçlara ulaşılmış. Bu çalışmada evli çiftlere, ‘Ev işlerine yaptığınız katkının büyüklüğünü yüzde olarak ifade edebilir misiniz?’ sorusu yöneltilmiş. Tahmin edilebileceği üzre, çiftlerin bireysel cevaplarının toplamı yüzde 100’ün üzerinde çıkmış.

 

Kendi katkılarını eşlerinin katkılarından daha kolay ve net şekilde hatırlayabilmelerine bağlı gerçekleşen bu durumun, doğrudan başarıyı sahiplenme ile alakalı olmadığı da aynı çalışmada ortaya koyulmuş.

 

Çiftlerin evlilik içi tartışma yaratmadaki paylarına ilişkin sorulan soruya verdikleri cevaplarda da, daha düşük bir oranlı yanılgıya rağmen, benzer bir durum ortaya çıkmış.

 

Grup çalışmalarında yer alan bireylerin, grup performansına olan bireysel katkılarını, yine bu karar/yargı kısayolu sebebiyle, olduğundan fazla algılamaları da başka bir akademik çalışmaya konu edilmiş.

 

Yurdaer Etike