İnsanın medeniyet yolculuğundaki en önemli adım dil olmalı
Büyük gruplar halinde organize olabilmemize imkan sağlaması sayesinde, diğer türlerin hayal dahi edemeyeceği karmaşıklıktaki görevleri başarabilmemize olanak tanımış.
Bilgiyi biriktirmiş, saklamış ve paylaşmış atalarımız, dil sayesinde. Yani aslen bilim, kültür ve medeniyet dil üzerine inşa edilmiş.
Dil ile bağlantılı çözemediğimiz bir sorun var diğer taraftan.
Çok fazla farklı dil var dünya üzerinde. Yedi binin biraz üzerinde olduğu söyleniyor.
'Sorun bu mu ?' diye düşünmek, 'Aksine bu çeşitlilik büyük bir zenginlik !' demek mümkün ilk planda.
Bilim yapılan bir dilin konuşulduğu bir ülkede doğmamış isen, bilgiye ve bilime ulaşmak açısından baştan dezavantajlısın.
Global düzeyde iletişimi ve uluslararası ticareti de zorlaştıran bir faktör çok dillilik. Özellikle ana dili egemen dilllerden biri olmayanlar için.
Asıl olumsuz tarafı ise, bu çok dilliliğin mevcut dünya düzeninde avantajlı olan ülkelerin avantajını artıracak şekilde çalışıyor olması.
Bilimi anladığın dilde yapamıyorsun. Birikmiş bilgi ve bilim literatürüne anladığın dilde ulaşamıyorsun. Ticareti konuştuğun dilde yapamıyorsun.
Ana dili bilim ve ticaret yapılan bir dil olmayan bir coğrafyada doğmuş isen oyuna 1-0 yenik başlıyorsun.
Gelişmekte olan ülke insanları için fırsat eşitsizliğini artıran bir faktör çok dillilik. Özelde, dünya düzeninde hakim/egemen dillerin varlığı.
Sisteme entegre olmak için en azından bir hakim dil öğrenmek zorunda kalıyor bu ülke insanları.
Bu arada yabancı dil bilenlere karşı öğrenilmiş bir hayranlık var, toplumun belli bir bölümünde.
Bana göre, insan beyninin, işlemci ve depolama kapasitesinin gereksiz kullanımı ve israfı anlamı taşıyor ana dil dışındaki diller.
Öğrenme verimliliğini düşürüyor yabancı dilde öğrenmeye zorunlu kalmak bir taraftan da.
Dil öğrenimi ve çeviri işlemleri için inanılmaz bir zaman ve kaynak israfı söz konusu.
Umudumuz yapay zekada. Ara sıra simultane çeviri yapan yapay zeka videolarına rastlıyoruz sosyal medyada.
Diğer yandan google translate benzeri yapay zeka uygulamalarının çıkardığı işler de ortada. Yapay zeka, yapay zeka diyoruz; daha çeviri işini bile doğru düzgün yapabilen bir şey yok ortada ?
Yapay zeka beceremezse, dünya üzerinde tek dil opsiyonunu bir daha denemek gerek belki de. Esperanto ile daha önce denenmiş olan.
For those who can think critically, higher level decision makers in the hierarchy are managers and directors. For others, leaders.
An utopia without leaders but directors who are elected and/or controlled by people with critical thinking abilities, human kind will not face tragedies like we faced in human history. That are mostly originated from unconditional approval/support of the masses to their leaders. The masses who are not capable of thinking critically and manipulated by leadership.
Idea is not elligible to politics only. It is also valid for the corporate leadership.
Problems arise, where lower level group members take actions with the lead of higher levels or approve their decisions, by reasoning other than objective knowledge.
By the way, popular definition of leadership is the ability to make people move without reason.
Carisma, aura, metaphysics, personal relations or whatsoever makes you move other than epistemic reasoning will have high tendency to mislead.
Anyway, it is the utopia. Only 20 % of the population has capacity to think critically and only 10 % of them has motivation to acquire that ability.
On the other hand, we have had enough of exaggeration and overvaluation of leadership. It is one of the main tools of exploitation of human kind for ages.
We need collective thinking and responsible decision makers, not individual influencers.
- Gerçek mi ? Büyük olasılıkla.
- Gerçek olmaması mümkün mü ? Evet.
Geçmiş datanın tamamına sahip olmadığımız için, datanın belli bir bölümündeki örüntü üzerinden yorum yapıyor bilim aygıtı. Sahip olmadığımız data bölümü için varsayımsal zeki tahminlerle büyük resmi oluşturmaya çalışıyor bilim insanları.
-Dünya için korkuyor muyum ? Hayır.
Yıldızların ve gezegenlerin bir yaşam döngüsü var. Dünya sonunda yok olacak zaten.
-Dünya yaşamı için endişeleniyor muyum ? Hayır.
Dünyadaki yaşam insanlı veya insansız bir yolunu bulur çok büyük bir olasılıkla.
- İnsan yaşamı için endişeleniyor muyum ? Çok değil.
İnsan yaşamı da bir yolunu bulur büyük ihtimalle. Tür olarak yok olmamız bir olasılık bu arada. Yok oluş için tek ve en büyük tehdit de küresel ısınma değil bence.
-Kendim için endişeleniyor muyum ? Hayır.
- Çocuklarımız ve gelecek nesiller için endişeleniyor muyum ? Belki biraz.
Fırsat eşitsizliği, gelir dağılımındaki bozulma, yönetimlerdeki otoriterleşme, insan hakları ve fikir özgürlüklerindeki kötüye gidiş, kitlesel göçler, savaş olasılığı, yapay zeka tehdidi, ölümcül virüs, göktaşı, küresel ısınma dışı çevre kirliliği, besin güvenliği, nükleer tehdit ve benzerleriyle birlikte endişelendiriyor beni.
-Diğer türlerin yaşamını önemsiyor muyum ? Evet.
Yaşamın tarihinin farklı noktalarında, bazı türler diğer türlerin yok olmasına sebebiyet verecek değişimler yaratmış yaşadıkları mikro ve makro çevrelerde.
Bu da doğal bir süreç gibi görünüyor. İnsanın farkı bunun farkına varabilmesi ve seçim yapma yetkinliğine sahip olması.
Seçim dediğim şey çoğalmamayı ve/veya diğer canlı yaşamını ve dünya kaynaklarını kullanmayarak ölmeyi seçmesi. Diğer davranış değişiklikleri süreci ötelemekten başka işe yaramaz bence.
Bireysel ölçekte çoğalmamayı veya tüketmemeyi seçmenin ise, doğaya ve evrimin dinamiklerine uygun olduğunu düşünmüyorum.
Tek çözüm, insan popülasyonunu belli bir sayıda tutacak, daha fazla tüketmeye başladıkça da bu sayıyı düşürecek bir üst akıl.
Doğanın yaptığını/yapacağını insanın planlayarak yapması bir anlamda. İnsan yapmaz ise doğa yapacak bunu bir şekilde.
- Greta Thunberg kim ? Elon Musk gibi modern zaman mesihliğine/peygamberliğine soyunanlardan biri. Felaket/kıyamet tellallığı, hicret ve kurtarıcı miti etrafında iş yapmıştır tarih boyunca.
Bilgelik, akademik çevrede veya kurumsal hayatta evrilmiyor çoğunlukla.
Bazen bir köy kahvesinde, bazen bir semt pazarında veya alışveriş yaptığınız markette çıkabiliyor karşınıza.
Başlık, her zaman zerzevat alışverişi yaptığım marketin reyonundaki biberlerin etiketlerinde yazan ifadeler.
Çoğunluğunu şüpheci ve sorgulayan biri olarak geçirdiğim yarım asrı biraz aşan hayatım üzerine düşünüyordum geçenlerde.
En çok aldatıldığım ve kazık yediğim konuları gözümün önüne getirmeye çalıştım.
İlk sırada acı biber tatlı biber konusu var. Hemen arkasında ise karpuz takip ediyor onu.
Eğitim, deneyim ve tecrübe ile karpuz konusunu aştım son 10 senede. Kendim seçebiliyorum artık, % 95 başarı ile.
Biber konusunda ise aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Halen yüksek oranda kazık yiyorum.
Karar almanın anatomisine ciddi kafa yormuş birisi olarak henüz çözemediğim bu konuda, artık belirsizlik ve riski doğal kabul etme noktasına geldim.
Yapabileceğimi yapıp gerisini olasılığa bırakıyorum.
İnsan/meslek seçimi ile ilgili buradan insan kaynakçılara hikaye de devşirebilirim ama yapmayacağım.
O işi konunun uzmanı olan kişisel gelişimci, kariyer koçu, influencer ve gurulara bırakıyorum.
Sosyal medyada paylaşım okurken niyet okuyuculuğu yapmaya başladığımı ve bunu kişileri menfaat ekseninde sınıflandırarak yaptığımı fark ettim son zamanlarda.
Aslen, menfaati denkleme dahil etmeden yapacağın anlama ve anlamlandırma faaliyeti eksik kalıyor çoğunlukla.
Ayrıca, doğru ve ilginç şeyler söyleyerek, dinleyici/izleyici kitlesini kendi menfaatleri doğrultusunda manipüle etmekte usta, siyasetçiler dışında da çok sayıda meslek türedi sosyal medya ile birlikte.
Ya da en azından sosyal medya sebebiyle ben daha fazla maruz kalıyorum bu manipülatörlere.
Dolayısıyla durum eskiden olduğundan daha vahim benim açımdan.
Yine de, bu niyet okuyuculuğu sebebiyle bazı ilginç/faydalı bakış açılarını ıskalamaya başladığımın farkına vardım.
Kişiler ve sterotiplerle ilgili ön belleğime yüklenmiş temp dosyaları silmek mi gerekli acaba ?
İnovasyon risk almaktır, zar atmaktır. Bu fikir etrafında daha önce bir şeyler karalamıştım.
https://etikedanismanlik.com/index.php/makaleler/item/141-inovasyon-ve-girisim
Kurum içi inovasyonla nasıl bir bağlantısı olabilir bu bakışın ?
İnsan doğası riskten kaçınmaya, garanti olanı belirsiz olana tercih etmeye meyilli.
Ek olarak, kayıplara kazançlara göre daha büyük tepkiler veriyor.
'İcat çıkarmayalım şimdi...', 'Dertsiz başıma dert mi alacağım...', 'SGK'lı iş veya devlete kapağı atmak...' vb gündelik ifadeler bu durumun yansıması.
Ne yapmalı öyleyse ?
Performans yönetimi ve ödül/ceza sistemini, inovatif davranarak risk alan için dezavantaj yaratmayacak şekilde dizayn etmeli belki ?
İnovatif bir kurum kültürü için, çalışanların kendilerine sorduğu iki sorunun cevabına odaklanmak gerekli.
1) İnovatif davranıp başarı elde ettiğimde bir getirisi olacak mı ?
2) İnovatif davranıp başarısız olduğumda bir kaybım olacak mı ?
Cevaplar sırasıyla;
- Evet/Hayır ise İnovatif Kültür,
- Evet/Evet ise Realist Kültür,
- Hayır/Hayır ise Yıkıcı Kültür,
- Hayır/Evet ise Statükocu Kültür,
İnovatif kültür amaçlayan kurumlar için başarısız inovasyon senaryosuna biraz daha ayrıntılı eğilmek gerekiyor. İnovasyon için zaman harcayan çalışan, garanti olanı seçene göre dezavantajlı hale geliyor çoğunlukla.
Her gün iki saatinizi harcadığınız bir inovasyon fikri, ya yapmanız gereken işlerden iki saat çalmak, ya da 2 saat fazla mesai yapmak anlamı taşıyor. Bu da çalışan için kayıp/maliyet demek.
Yani sadece biz başarısız/uygulanmayan inovasyonları cezalandırmıyoruz demekle olmuyor.
Çalışan için inovatif davranmanın maliyetini sıfırlamak gerekiyor. Hatta belki başarısız inovasyon girişimlerini ödüllendirmek bile bir opsiyon olabilir.
Kurum böyle bir kültürün maliyet ve getirisini iyi değerlendirmeli.
İnovatif bir kültür kurum için garanti bir maliyet anlamı taşıyor. Getiri tarafı ise belirsizlikler içeriyor.
Sektördeki başarılı inovasyon olasılığı ve başarı durumunda getirinin büyüklüğü; inovatif kültürün garanti maliyeti ile karşılaştırılarak karar verilmeli.
İnovasyon için inovasyon fikri kulağa romantik gelse de, ekonomik olarak anlamlı değil.
Biz yaptık yine olmadı mı diyorsunuz ?
O zaman tüm seviyedeki çalışanlar için düşünme becerileri eğitimi almalısınız. Eleştirel düşünme, rasyonel düşünme, analitik düşünme, inovatif düşünme.
Yine de olmuyorsa, o zaman düşünme becerilerine sahip yeni çalışanlar işe almak alternatif olarak değerlendirilebilir ?
Bütün bunlara rağmen mi olmuyor ? İşte o da kontrol edemeyeceğin kısım. İster kader de ister şans. İster kısmet de ister risk.
Piyangonun ne zaman kime vuracağı belli olmaz. Emin olabileceğin, piyango bileti almazsan, ikramiye kazanma şansın olmaz.
İlk kişilik testimi yaparken, doğam gereği şüpheyle yaklaşmıştım.
Sonuç raporunu aldığımda büyük şaşkınlık yaşamıştım. Etkilenmiş, şüphe duymam sebebiyle biraz da utanmıştım.
Nasıl bu derece doğru bir şekilde benim kişilik özelliklerimi ortaya koyabildiğini anlayamıyordum.
Bir de başkalarının benimle ilgili düşündüklerini nasıl bu kadar doğru bir şekilde analiz edebilmişti. Şok olmuştum.
İlk şaşkınlığımı atlattıktan sonra kafamın içerisinde bir şeyler kıpırdanmaya başlamıştı.
Bana sorup, aldığı cevapları güzelce paketleyip, bilimselvari bir dil kullanarak bana geri sunmuştu. Etkilenmemin sebebi buydu. Confirmation bias'in izleri vardı yaşadıklarımda.
Gerçekte 3 tane ben var.
1) Kendimin olduğumu sandığım ben
2) Başkalarının algıladığı ben
3) Gerçek ben
Kişilik testleri 3 numarayı tespit ettiği izlenimi verir. Gerçekte 1 numarayı sizden alıp, size geri sunar.
Bazı testler 2 numarayı da size sordukları sorularla ortaya koymaya çalışır. Mamafi 2 numarayı ortaya koymak için size değil beraber zaman geçirdiklerinize soru sormak gerekir.
2 numara diye sunulan aslen, diğerlerinin sizin hakkınızda düşündüklerini zannettiğiniz şeylerdir. Gerçekte sizin hakkınızda düşündükleri değil.
Aslen kişilik testleri size yalnızca, sizin ona söylediklerinizi söyler. Kendiniz hakkında bilmediğiniz bir şeyi öğrenmeniz olası değildir.
Orda bile, kendinize karşı ne kadar dürüst olduğunuzla ilgili sorun vardır.
Peki hiç mi işe yaramaz bu kişilik testleri ?
"Bu testte kendisini dışadönük olarak tanımlayanların %80'i satışla ilgili pozisyonlarda başarı gösterirken, içedönük olarak tanımlayanlarda bu oran %50 seviyesindedir." benzeri istatistiki önermeler ile seçim kararlarında kanıt olarak kullanılabilir belki ?
Dijitalleşmenin getirdikleri ile bilgi her geçen gün daha fazla özgürleşiyor. Bilgiye ulaşım kolaylığı tarihteki en yüksek seviyesinde.
Olay artık çok bilmekte veya bilgiye ulaşmakta değil. Bilgiyi amaca yönelik yorumlama ve kullanma yetkinlikleri asıl farkı yaratıyor.
Bu çerçevede eğitimin de bu değişime ayak uydurması gerekiyor.
Gel gör ki, genel anlamda eğitimin ihtiyaca cevap verecek şekilde dönüştüğünü söylemek zor.
Doğası gereği, kurumsal eğitimler tarafında ihtiyaç merkezli değişime uyumun daha hızlı gerçekleşmesi beklenirken, pek de öyle olmuyor ne yazık ki.
Sekans eğitimleri videolaştırıp, uzaktan erişime uygun hale getirmek, eğitim teknolojisi ve eğitimin dijitalleşmesi olarak sunuluyor.
Videolaştırılan sekans eğitimlerin ara 5-6 noktasına, akışı farklılaştırma seçeneği koyulduğunda, interaktif dijital eğitimler geliştirdik deniyor. Bölüm sonlarına online quiz eklendiğinde ise, interaktif dijitalleşme en uç noktasına ulaşmış oluyor.
Eğitim portaline konulan sekans video eğitimleri ile bilgiyi kullanmaya yönelik yetkinlik gelişimi sağlayacağını ummak; üzgünüm ki hayal kurmaktan öteye gitmiyor.
Hatta sekans olarak planlanmış, ağırlıklı olarak eğitmenin monolog konu aktarımına dayalı klasik sınıf eğitimlerinden dahi kötü sonuç verdiğini söylemek mümkün.
Klasik sınıf eğitimlerinde katılımcıların sorularıyla eğitmeni 'İş/Uygulama Bağlamı-Business Context' için zorlama imkanı bulunuyor.
Lafın özü, sekans video eğitimleri basit bilgi aktarım amacına hizmet edebilir. Yetkinlik oluşturmadaki etkisi ise oldukça sınırlıdır.
Binlerce, onbinlerce farklı kombinasyonun sözkonusu olabileceği, onlarca parametre ve faktörün farklı şekillerde etkileşimini, belirsizlik ve rastlantısallık altında modellemek gereken günümüz iş dünyasında, bilgi aktarımından biraz daha fazlasına ihtiyaç var.
Dijitalleşmenin sağladığı, gerçeğe uygun modelleme imkanı ile yaratılan sanal eğitim ortamlarında, insanlara karar alma/uygulama yapma imkanı sağlayarak, yetkinlik oluşturmak gibi.
Eğitim portalına amatör/profesyonel tiyatrocuların role play yaptığı videolar koyarak, ödüllü/çekilişli online yarışmalar yaparak ve komik skeçler yükleyerek ne yazık ki yetkinlik gelişmiyor.
Olsa olsa çalışanlar hoş vakit geçirmiş oluyorlar.
Uzaktan erişilebilir hale gelen ve bu sayede maliyeti azalan ancak, amaca hizmet etmekten uzaklaşan dijitalleşen eğitim birimleri oluşuyor diğer taraftan.
Simülasyon eğitimlerimde sıklıkla online oyuna veya oyun aplikasyona çevrilmesi ile ilgili geri bildirimler alıyorum. Hatta bazı katılımcılar ortaklık ve/veya yatırım teklifinde bulunuyorlar.
Eğitim dışında da oynamaya daha önemlisi öğrenmeye devam etmeye istekli çok sayıda katılımcı görmek, yaptığım işin etkinliği konusunda beni mutlu ediyor.
Birkaç kurumdan, bu eğitim modüllerinin kendilerine satışı konusunda teklif almışlığım da var.
Diğer taraftan, eğitimlerin ana bileşeninin eğitimci/uygulayıcı olarak şahsım olduğu konusunu sürekli olarak insanlara hatırlatmak zorunda kalıyorum.
Simülasyonlarım her ne kadar yaptığım işin sonucuna önemli katkı sağlıyor da olsa; sadece bende birikmiş olanlar ile karar alma ve analiz yetkinliklerimi aktarmak için bir araç.
Benim yerimi alabilecek detay, derinlik ve yetkinlikte bir yapay zeka geliştirmeden, eğitimlerden benzer sonuçlar alabileceğini ummak biraz hayal.
Bu detay, gerçeklik ve yetkinlikte bir yapay zeka geliştirmenin imkan dahilinde olup olmadığı konusu bir yana, mümkünse on milyonlarca dolarlık bir yatırım gerektireceği aşikar.
Gelir potansiyeli düşünüldüğünde, böyle bir yatırımın feasible olmayacağı rahatlıkla söylenebilir.
Benzer bir simülasyonu biz geliştirir veya satın alarak ihtiyacımıza uyumlu hale getirir ve sonrasında kendi eğitmenlerimizle uygularız derseniz; alacağınız sonuçların eğitmenlerinizin kalitesi seviyesinde olacağını göz ardı etmemek gerekir.
Pek tarzıma uygun bir paylaşım olmasa da; fazla tevazu gerçekle karıştırılıyor diye buraya not düşmek ihtiyacı hissettim.
Marjinal faydanı maksimize edebileceğin işler arasından seçmelisin işini. Yani az verip, çok alacağın bir iş olmalı basit anlatımla.
Vereceklerini ve alacaklarını ayrıntılı bir şekilde tanımlamalısın öncelikle.
Örneğin, alacaklarını maddi ve manevi iki ana başlık altında incelemelisin.
Sonrasında her bir başlığı ayrıntılı analiz etmelisin. Sadece ortalamalar ile yetinmemelisin.
Örneğin, dişçilik ile aktörlük için ömür boyu ortalama gelir beklentisi benzer olabilir. Diğer taraftan, en başarılı/ünlü aktörler için multi milyoner bir hayat olası iken, en ünlü/başarılı dişçiler için benzer ucu açık bir zenginlikten söz edilemez.
Ünlü bir dişçinin elde edeceği manevi getiriler, şöhretin bir aktöre sağlayacakları ile kıyas dahi götürmez.
Getiri başlıklarını analiz ederken, sadece pozitif senaryolar ile yetinmemen lazım. En başarılıların elde edecekleri motive edici, ortalamalar tatmin edici olabilir ama, vasat altı başarı senaryolarını da analiz etmelisin.
Vasat altı bir dişçi yoksulluk sınırlarının üzerinde bir gelir elde edebilir iken, aktör için aynı durumda ağır sürünme söz konusu olabilir.
Gelir eğrisi, dişçi için kariyeri boyunca sabit eğimli iken, aktör için kariyerinin başlarında yatay eksene sıfır noktasına yakın bir noktada paralel ve sonrasında aşırı volatilite gösteren bir yapıda olabilir.
İş için verilecekler analizin sadece ortalama kaç saat çalışacağın, yaptığın işin zorluğu, başlangıç ve sonrası eğitim zorluğu ve mesai esnekliği ile sınırlı olmamalı. Riskleri de ayrıntılı bir şekilde analiz etmelisin.
Hayatımı veya sağlığımı riske edecek miyim ? İdari ve hukuki cezalara maruz kalma olasılığı var mı ? Mal varlığım risk altında olacak mı ?
Meslek seçiminde risk ile ilgili daha fazla ayrıntı isterseniz :
https://etikedanismanlik.com/index.php/makaleler/item/144-meslek-secimi
Kariyer koçlarının veya kişisel gelişimcilerin söylediği; 'Seveceğin, huzur bulacağın, kendini gerçekleştireceğin, anlam bulacağın bir iş seçmelisin' romantik ifadesi aslen yukarıda bahsedilen analizin manevi tarafına vurgu yapmakta.
Ayrıca, iş ortamını da göz ardı etmemek gerek bu manevi analizde. Ait olacağın, bağlı hissedeceğin bir gruba dahil olmalısın sosyal bir varlık olarak.
Tabiidir ki bu analiz öncesinde, kişisel önceliklerin ile güçlü ve zayıf yönlerini gerçekçi bir şekilde değerlendirmiş olmalısın.
Yani ne yapıp, ne yapamayacağın konusunu netleştirmiş olmalısın.