İnsan vücudunun olağanüstü mekanizmasına hayran olmamak mümkün değil. Sık duyduğumuz bir ifade bu. Peki gerçekten de o kadar mükemmel bir yapı mı acaba ?
Hayatı uzatmak ve yaşam kalitemizi artırmak için milyarlarca dolarlık araştırma ve yatırım söz konusu.
Sağlıklı bir 10 yıl daha vereceğini garanti eden bir çözüm bulunsa, bu çözüm için insanlar servetlerinin önemli bir kısmını ödemeye razı olurlar sanırım.
Mükemmel vücudumuz günlük yenilenme ve tamir süreci için günün üçte birine ihtiyaç duyuyor.
Ortalama 80 yıl ile sınırlı hayatımızın yaklaşık 26-27 yılını uyuyarak geçiriyoruz.
Vücudumuzun günlük yenilenme ve tamir sürecindeki verimi iki katına çıkarabilsek, yani 8 saat yerine 4 saatte bu işi halledebilsek, yaşamı yaklaşık 13 yıl uzatmış oluruz.
Tıpta ve sağlıklı yaşam konusunda sağlanan büyük gelişmelerle karşılaştırıldığında, bu alanın boş kalmış olması garip.
Vücudumuzun mükemmeliği konusuna geri dönecek olursak; enerji üretimi, yenileme materyallerinin temini ve atıklardan kurtulma süreci de pek mükemmel durmuyor.
Günde üç defa bir sürü şey yiyip, içip; bunları enerji ve gerekli materyallere dönüştürüp, ortaya çıkan atıklardan kurtulmak için bir sürü zaman, efor ve kaynak harcıyoruz.
Burada da gelişim alanları da olabilir mi acaba ?
Uyku konusunda büyük bir pazar söz konusu gibi geliyor bana.
Yasal ve yasal olmayan, uyarıcı, uyku giderici/geciktirici pazarı var.
Kahve, çay, kola, guarana, red bull, yeşil çay pazarı yasal taraf.
Amfetamin benzeri yasaklı maddeler pazarı yasal olmayan pazar.
İnsanlar uyanık kalmak veya uykudan kaçınmak için zaten milyarlar harcıyor.
İnsanların daha az uyuması kapitalist sistemin de işine gelir. İnsanların çalışacak ve para harcayacak daha fazla zamanı olması, sistemin arzulayacağı bir durum.
Peki neden bir gelişim olmamış bugüne kadar sorusunun cevabı teknik olabilir. Yapamadıkları için büyük ihtimal.
Gen terapisi bu konuda da umut vadedebilir. Genlere yapılacak bir müdahale ile daha az uyuyarak yenilenen ve kendini tamir eden yeni bir nesil ilginç olur.
Görsel : White Wolf, the Chippewa Indian Chief, also known as Kaa-be-naag-wii-wlss, sometimes called by his Anglo name of John Smith.
İnsan aklının garipliğinin sınırı yok sanırım.
Bir tarafta, rasyonelite anlamında absürd olmakla birlikte, 'E madem onlar öyle düşünüyor ve istiyorlar...olabilir..' diyebileceğiniz gariplikler.
Diğer tarafta, tercih veya istekle dahi açıklamakta zorlanacağınız gariplikler.
Örneğin, neden olimpik sporlar arasında 3 adım atlama diye bir dal var ?
Uzun atlama tamam. Yüksek atlama okey. Sırıkla atlamaya da eyvallah. Neden 3 adım ?
Neden 2 adım veya 4 adım değil ? 5 ya da 10 adım atlama neden olmamış ?
Dereyi geçerken en verimli geçişi sağlayacak teknik mi acaba 3 adım ?
Ya da savaş alanında kılıç veya mızrakla gerçekleştirilen bir saldırı taktiğinde kullanımı olabilir mi 3 adım atlamanın ?
Veya bazı şeyleri sorgulamadan doğru kabul edip, üzerine bir şeyler inşa etmenin sonucu mu acaba ?
Antik olimpiyatlara ilişkin tarihi metinlerde 15 metrelik uzun atlama mesafelerinden bahsedildiğini gören spor tarihçileri, bunun ancak 3 adım ile mümkün olduğunu düşünmüşler. Böylece modern olimpiyatlarda 3 adım atlama diye bir dal icat edilmiş benim anladığım.
Sosyal medyada dile getirilen aforizmalara veya avcı sohbetlerinde anlatılan av hikayelerine benzer; tarihte birisinin olimpiyat oyunlarına ilişkin üfürdüğü hikayeyi baz almanın bir sonucu gibi görünüyor 3 adım atlama spor dalı.
En azından ben daha tutarlı bir açıklama getiremedim yaptığım araştırmalar sonucunda.
Delinin biri bir kuyuya taş atmış, yüzlercesi 3 adım atlama yapmış, milyonlarcası da neden 3 diye sormadan seyretmiş.
Akıl yürütmede görüşünüzü hangi bağlam üzerine inşa ettiğiniz önemli. Sorgulamadığınız bağlam sebebiyle, etkili akıl yürütme süreciniz dahi garip sonuçlar verebilir.
Yani, yanlış bağlam üzerine akıl yürüterek doğru sonuç almayı beklemek, tekeden süt çıkarmayı ummak gibi bir şey olsa gerek.
Suyun değeri ve fiyatı hakkında sosyal medyada yapılan bir paylaşım konusunda görüşümü bir önceki kısa kısa makalemde paylaşmıştım.
Bu paylaşım konu üzerine biraz daha kafa yormama sebep oldu.
Değer algısını manipule/speküle etmenin dışında, bir şeyin arzını ve talebini kontrol ederek fiyatını manipüle/speküle edebilirsiniz.
Örneğin arzı farklı yöntemlerle kısıtlayarak veya talebi suni yollardan artırarak fiyatı değerin çok üzerine çıkarabilirsiniz.
Borsalarda bu manada çok sayıda farklı manipülasyon/ spekülasyon örneği görebiliriz. Hisse senetlerinin değerinin çok altında veya üzerinde fiyatlanmaları söz konusudur örneğin.
Suyun havaalanında değerinin 10-20 katı fiyatlanması arz tarafının kontrolü ile sağlanır. Vergi mükellefiyetiniz ve gezerek satış yapma izniniz olsa dahi; çantanızda getirdiğiniz suları havaalanında gezerek satmanıza izin vermezler.
"Dışarıdan yiyecek ve içecek getirmek yasaktır" ibaresini hepimiz biliriz. Müşterinin algıladığı değere göre ödemeye razı olacağı fiyatın üzerinde fiyat ile satış yapabilmek için geliştirilmiş bir yöntemdir.
Gelelim asıl konuya. Talep ve arz konusu, iş gücü piyasasında ücretlerin oluşması sürecinde de benzer bir etkiye sahiptir.
Arz ve talebe bağlı olarak ücretler bazen değerin üzerinde, bazen de altında belirlenebilir.
İş ile ilgili değeri belirleyen, kişinin değeri ve pozisyonun katma değeridir.
Ücret ise, arz ve talebe bağlı olarak bu değere eklenen veya değerden çıkarılan tutar ile oluşur.
2 dolarlık bir kişi, 1 dolarlık katma değeri olan bir pozisyonda toplam 3 dolar değer yaratırken; arz ve talep durumuna bağlı 5 dolar veya 2 dolar olarak ücretlendirilebilir,.
4 dolarlık bir kişi, 6 dolarlık katma değeri olan bir pozisyonda toplam 10 dolarlık bir değer yaratırken; arz ve talep sebebiyle 7 dolar veya 11 dolar olarak ücretlendirilebilir
Örneğin, genel anlamda yazılım alanında son dönemde değerin üzerinde bir ücret oluşumu söz konusu. (Linkedin'de her iki taraftan yapılan serzeniş/savunma paylaşımlarından arzın talebe göre düşük kaldığı izlenimime dayanarak. Talebin ve ücretin artışına bağlı, yeni gelen insan kaynağı kalitesinin arttığına ilişkin de bir gözlemim var.)
Lafın özü, ücretinizi artırmanın yolu, katma değeri yüksek ve arz talep dengesi arz lehine avantaj sağlayacak alanlarda pozisyon aramak olmalı.
Diğer taraftan, ücretinizdeki değişim çoğunlukla değerinizdeki değişimden kaynaklanmaz. Ya da gerçek değeriniz çerçevesinde ücretlendirilmeye başladığınız anlamı taşımaz.
Değerinizi belirleyen şey kalitenizdir. Onu artırmak da sürekli gelişim ve eğitimden geçer.
Not : Ücreti sağlanan toplam haklar olarak değerlendirmek gerek.
Sosyal medyada son günlerde aşağıdaki ifade popüler olmaya başladı.
"A Bottle of water can be .50 cents at a supermarket. $2 at the gym. $3 at the movies and $6 on a plane. Same water. Only thing that changed its value was the place..So the next time you feel your worth is nothing, maybe you’re at the wrong place."
Basketbolcu Kobi Simmons'ın olduğu belirtilen ifadenin türkçesi;
"Süpermarkette bir şişe su 50 cent olabilir. Gym'de 2 dolar, sinemada 3 dolar, uçakta 6 dolar olabilir. Hepsi aynı su. Değerini değiştiren şey yeri. Bir daha değersiz hissettiğinizde, belki de yanlış yerde olduğunuzu düşünün."
Değersiz hissettiğinizde düşünün, belki de yanlış yerdesiniz diyerek gaz/mesaj vermeye çalışılıyor.
50 centlik suyun değeri 50 centtir.
Spor salonunda 2 dolara, sinemada 3 dolara, uçakta 6 dolara satılması suyun değerinin o seviyeye yükseldiği veya değerinin o olduğu anlamı taşımaz. Fiyatı speküle edilmiştir.
50 cent değerindeki su sübvanse edilerek 25 cent olarak da fiyatlanabilir.
Fiyat değere eşit değildir.
50 centlik değeri olan bir adamın veya kadının 6 dolarlık CEO yapılması değerinin 6 dolara yükseldiği anlamı taşımaz. Gerçek değeri 50 centtir.
Aynı şekilde, 6 dolarlık değeri olan bir adam veya kadının 50 centlik bir pozisyonda görevlendirilmesi de o kişinin gerçek değerinin 50 cente gerilediği anlamı taşımaz . Gerçek değeri 6 dolardır.
Yani analoji çok doğru olmamış.
Hemen gaza gelmeyin. Gerçek değerinizin ne olduğunu belirlemeye çalışın. Spekülatif pozisyonlar peşinde koşarken, gerçekçi bir şekilde değerleniyor olduğunuz pozisyonu da kaybetmeniz söz konusu olabilir.
Diğer taraftan, gerçek değerinizden düşük değerlendiğiniz bir pozisyon söz konusuysa, aksiyon almak için çok da fazla vakit kaybetmeyin.
Ana fikri verecek daha iyi bir hikaye arıyorsanız, Hans Christian Andersen'ın 'Çirkin Ördek Yavrusu' masalı nokta atışı olabilir.
Bilinç nedir ? Kendinin farkında olmak mıdır ? Yani benlik dediğimiz şey midir bilinç ?
Yoksa, aynı uyaranlara maruz kaldığımızda, diğerlerinden farklı çıkarımlarda bulunabiliyor olmamız mıdır ?
Ya da eylemlerinin sonuçlarını öngörebiliyor olmak, seçim yapabilmek ve bu nedenle özgür iradeye sahip olmak mıdır ?
20.000 civarında akademik çalışmaya konu olan, buna rağmen üzerinde anlaşmaya varılamayan bir kavram bilinç.
Ünlü fizikçi Michio Kaku'ya göre, modern bilim tarihinde, bugüne kadar üzerine bu kadar fazla kafa yorulan; buna rağmen bu kadar az şey üretilebilen başka bir alan yok.
Çok sayıda farklı yorum arasından, bana en yakın gelen yorum, çevreyi modelleme yetkinliği yorumu.
Organizmanın kendisini içinde bulunduğu çevreye göre konumlandırabilecek modelleme becerileridir bilinç.
Daha alt seviye bilinç sahibi organizmalar için az sayıda parametre ve sebep sonuç ilişkisi söz konusu iken; üst seviye bilince sahip organizmalar için artan parametre sayısı ve ilişki ağları söz konusudur.
Örneğin bir bitki, güneşin yönü, çevrenin nem miktarı ve sıcaklık, çevreleyen gazların oranları ve yerçekiminin yönü gibi parametrelerle çevresini modeller. Bu parametreler ve bunlar arasındaki birkaç ilişki bitkinin hayatta kalıp, üremesi için yeterlidir.
Avcı veya av konumundaki organizmaların hayatta kalabilmesi için; uzay zamandaki konumlarını daha net belirleyecek çok daha fazla parametre ve ilişki ağlarına ihtiyaç vardır. Avın veya avcının uzaklığı, hızı, hareket yönü, büyüklüğü, tehdit derecesi vb.
Sosyal hayvanlarda, bir sürüngenin içerisinde bulunduğu çevreyi modelleme becerilerine ek olarak; kendilerinin gruptaki diğer bireylere kıyasla sosyal statülerini modelleyebilme becerileri bulunmaktadır.
Bilinç en üst düzeyde bütün bunlara ek olarak, zamanı modelleyebilme, yani geçmiş ve gelecek farkındalığına sahip olma yetkinliğidir. Günümüzde bu seviyede bilinç insan dışındaki türlerde gözlemlenmemiştir.
Kısaca insan ölçeğindeki bilinç dediğimiz şey; içinde bulunduğumuz çevreye göre anlık konumumuzu ve bu konumun zamanda değişimini modelleyebilme becerisidir.
Zamanda değişimi modelleyebilmek diğer organizmalarda olmayan hafıza kavramını zorunlu kılar. O sebeple alzheimer hastalarında gerçek anlamda bir bilinçten bahsedebilmek zordur.
Lafın özü, bilgi, öğrenme ve bilinç dediğimiz şey için hafıza kritik önemde. İyi bakmak lazım ona.
Agile dediğin, premature karar al demenin, yeni nesil kurumsal jargondaki karşılığı.
Hazır olmadan, riskleri kontrol altına almadan aksiyon almanın kurumsal strateji/iş yapış şekli olarak sunumu.
Çevik ol; sorun çıkarsa ki, oldukça yüksek olasılık, o zaman bakarsın ne yapacağına diyor.
Yeni bir şey gibi sunuluyor ama, eskiden de vardı çevikçiler. Kervan yolda düzülürcüler.
Önemli bir kısmı başarısızlıklar mezarlığında yatıyor. Olasılığın (riskin) doğası gereği sonuç elde edebilenler ise başarı hikayesi olarak pazarlanıyor.
Bugün değişen, bu davranışı kurumsallaştırıp, risk gerçekleştiğinde bunu risk alan çalışana fatura etmeme yaklaşımı. Operasyonun doğal bir maliyeti olarak görme mentalitesi.
Bir süreci daha karlı hale getirmek için hızlandırıp, riski artırmak; artan risk maliyetinden yüksek bir getiri sağlıyorsa, ekonomik olarak anlamlıdır.
Bu bakış açısıyla, her agile dönüşüm, alınan yeni riskler sebebiyle ortaya çıkan ek maliyetleri karşılamayabilir. Hatta ortaya çıkan bazı riskler kurumun devamlılığını tehdit edebilir.
Dolayısıyla agile gömleği her kuruma, her sürece uygun olmayabilir.
Herkesin agile olduğu bir ortamda agile olmanın bir getirisi de kalmayacaktır.
Alınan riskler ve bağlantılı maliyetler kurumların kucağına kalırken; getiriler tarafı başlangıç durumuna doğru dengelenme eyilimi sergileyecektir.
'Erken kalkan yol alır' ve 'Hızlı balık yemi yutar' durumu; herkesin erken kalktığı ve tüm balıkların hızlı olduğu bir ortamda fark yaratmayacaktır.
Ataların konu hakkındaki sözü ile bitirelim. "Acele işe şeytan karışır."
Bir konuda bilgi sahibi olmadan da çelişkilerin farkına varabilmek mümkündür. Acil durumlarda, 'Eşyanın tabiatına aykırı', 'Hayatın akışına ters' ve 'Su tersine akmaz' yaklaşımlarını kullanabilirsin.
Başkalarının hatalarından öğrenmeyi tercih ettiğinde, başkalarının doğrularından oluşan bir hayatı yaşarsın. Dene, yanıl, tekrar dene. Ancak, kendi hatalarımdan öğrenmek istiyorum diye, kendini boşluğa bırakarak yerçekimini yenip yenemeyeceğini test etmeye kalkma.
Çok sıra dışı ve olağanüstü fırsatlar hayatın boyunca bir veya birkaç kez karşına çıkabilir. Buna karşılık binlerce kez fırsat yemlemesine maruz kalacaksın. Binde bir fırsatı kaçırmamak için kaç yemi yutacağına sen karar ver.
Bir yerde olağanüstü performans söz konusu ise sebebi büyük olasılıkla hile, makyaj veya kişiden kaynaklanmayan diğer faktörlerdir. Sıra dışı yetenekler çok nadir iken, bunların performansa dönüşmesine imkan veren ortamlar ondan da nadirdir.
Ahlak dersi vermeye çalışanlar aksini iddia etseler de, ahlaki ve etik olanı belirlemenin yegane yolu akıl yürütmektir. Ahlak referansı iddiasındaki yapılar, varlıklarına tehdit olarak gördüklerinden akıl yürütenleri sevmez. Sana ahlak dersi vermeye çalışanlara he de geç.
Gelecekle ilgili belirsizlik herkes için rahatsız edicidir. Alt sosyo-ekonomik gruplarda üfürükçü ve falcıdan başlayıp, yukarı doğru medyum, kahin, astrolog, guru, spiritüel önder ve hatta ekonomi yorumcusu diye devam eden kişiler bu zaafı istismar eden kişilerdir. Geleceği öngörebilmek mümkün olmadığından, gelecek tahmini için yollar aramayı bırak. Sayısallaştırabildiğin belirsizliği risk yönetimi teknikleri ile, diğerlerini ise belirsizlik altında karar alma teknikleri ile yönet. Yönetemediğin kısım içinse endişe duymayı bırak.
Belirsizliği ortadan kaldırabilseydin eğer; şans, umut, ihanet, beklenti, tahmin, aldatılma, kısmet, kader, kazık, alınyazısı, sürpriz, risk vb hayatı renkli ve yaşanabilir kılan şeyler olmayacaktı. O durumda hayat denen şeyin de anlamı kalmayacaktı. Hayatın ta kendisi olan belirsizliğin tadını çıkarmaya bak.
Fiziksel güzellik özgüven ile birleştiğinde son derece ikna edici olur. Üzerine eklenen şöhret ise çarpan etkisi yaratır. Argümanı kaynağından izole edebildiğin ölçüde objektif akıl yürütebileceğini unutma. Çirkinlere de haksızlık etme bu arada.
Olayları kontrol edebilme becerilerini abartma. Sorgulamak, figüranı olduğun bir hayat yaşamaktan seni kurtarabilir. Ancak her ayrıntısına hakim olup, her ayrıntısını yönetebileceğin bir hayat fikri de çok gerçekçi değil.
Güzelce hikayeleştirilmiş, duygusal soslar eklenmiş ve bazen bilimsel süsü verilmiş bilgi ikna edicidir. Süzgece, yani akıl yürütme becerilerine odaklanmadığın sürece, başkalarının hikayelerinden oluşan bir hayatı yaşarsın.
Talimat şeklindeki uzman görüşüne şüpheyle yaklaş. Sorduğun sorulara ben uzmanım diye cevap verenlerin uzmanlığı konusunda bir kez daha düşün. Görüşünü gerekçelendiremeyen ve bu gerekçelerini ortalama bir insanı ikna edecek şekilde anlatamayan uzmandan uzak dur.
'Hoca verir talkını kendi yutar salkını' ve 'Hocanın dediğini yap yaptığını yapma' diye atasözlerimiz olsa da, yaptıklarıyla önerdikleri arasında çelişki yaşayan uzmanlara mesafeli yaklaş. Sorun zayıf karakter/irade olabilir ya da olmayabilir.
Bu kadar basit bir açıklaması olamaz diyenlere prim verme. Çoğunlukla açıklaması o kadar basittir.
İnsanın içerisinde yer aldığı süreçler sadece objektif bilgi ve akıl yürütme ile çözümlenemez. Menfaat bileşenini denkleme dahil etmediğin çözümleme süreci çoğunlukla yanlış sonuçlanmaya gebedir.
Kendi pozisyonunu savunurken, ancak kendi algı ve bilgi seviyesine ulaşanların durumu anlayabileceği argümanının arkasına sığınanları, bulundukları o seviyede yalnız bırak. Yanlışlanamaz argümanlar üzerine zaman harcamaya değmez.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma diyenlere kulak asma. Akıl yürütmek için minimum bilgi seviyesi ön şartı diye bir şey yok. Her seviyeden bilgi ile akıl yürütebilirsin. Ancak, ulaşabildiğin objektif bilgi ölçüsünde akıl yürütme faaliyetine güven duyabileceğini de unutma.
Yanlış bilgiler üzerine inşa edilmiş yanlış çıkarımlar kadar, doğru bilgilerden yanlış çıkarımlara ulaşılması da oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Ne tek başına bilgi, ne de tek başına akıl yürütme becerileri yeterli değildir.
Herhangi bir alanda, mükemmel veya mutlak bilgi seviyesi ütopik bir kavramdır. Akıl yürütme sürecinde, daha fazla bilgiye ulaşma çabasına ne zaman dur diyeceğin, akıl yürütmedeki verimliliğin temel belirleyenidir. Rasyonel düşünme ile eleştirel düşünme arasında farkı bu sınır belirler.
Uzmanlığı akıl yürütmede kanıt ve destek olarak kullanabilirsin. Ancak, uzman olduğunu söyleyerek veya senin uzman olmadığına vurgu yaparak, temel akıl yürütme normları aksine görüş belirtenleri, yani saçmalayanları dikkate alma.
Birisi görüşlerini ortaya koymak ve gerekçelendirmek yerine, her fırsatta uzman olduğuna vurgu yapıyorsa, en iyi ihtimalle özgüven sorunu yaşıyordur.
Yapacak daha iyi bir şeyin yoksa ve öğrenmeyi planladığın yeni bir şeyler bulunmuyorsa, bildiğin şeyleri sorgula. İlgili konudaki görüşünü, ön kabuller olmadan sıfırdan yeniden inşa et.
Şüphede sınır yoktur. Hangi noktada şüpheni yeneceğin ve tamam diyeceğin milyon dolarlık sorudur. Akıl yürütme faaliyetinin hayatının üzerindeki sonuçlarının ne derece dramatik olacağı, kişisel şüphe sınırının temel parametresidir.
Bu aralar karlarını %200-300 artıran şirketler hedefe alınarak yapılan çok sayıda haber ve açıklama dolanıyor ortalıkta.
%80 civarındaki resmi enflasyon oranının çok üzerinde yıllık kar artışları ilk planda insan beyni tarafından fahiş kar artışı olarak algılanıyor.
Matematik ve finans bilenler için dahi aynı yanılgı tuzağına düşmek çok da sıra dışı değil.
Diğer yandan, kazın ayağı pek de öyle olmayabilir.
Enflasyon %15 iken, 100 sermayesi olup, 20 kar eden bir firma (120÷115)-1=%4.38, reel sermaye getirisi yani reel kar elde etmiş demektir.
Enflasyonun %80 olduğu ortamda, karı bir önceki yıla göre %200 artarak 60 olan (20*(1+%200)) aynı firma, aslen reel olarak (160÷180)-1=-%11.11 zarardadır.
Alternatif enflasyon hesaplamalarındaki %175 civarındaki oranlar dikkate alındığında durum daha da dramatik olmaktadır.
Arada gerçekten reel sermaye getirisi elde edecek kar artışı sağlayanlar da olabilir. Diğer taraftan, enflasyon ülke ekonomi yönetiminin hatalarının otomatik düzeltmesidir ve az veya çok hepimizi fakirleştirir.
Ekonomi yönetimi aldığı kararlar ile, fakirleşme sürecinde bazı grupları diğerlerine tercih etmektedir. Yani eşit fakirleşme söz konusu değildir.
Hangi grupta olduğunun, tercih edilip edilmediğinin ve gerçekte ne kadar fakirleştiğinin farkında olmak önemli.
Kimliğini olabildiğince küçük ve basit tut.
....izm'lerden ve ...ist'lerden uzak dur.
Biz ......'lılar, ....'ler diye başlayan etiketlemeler/gruplamalar açık görüş katilidir.
Kimliğine eklediğin her yeni tanımlama, düşünsel hareket alanını daraltır.
Kendini daha önceden almış olduğun pozisyonlara göre tanımlama. Geçmiş pozisyonlarına bağlanma.
Emin değilim, bilmiyorum demekten korkma. Hem başkalarına hem kendine.
Mümkün olan her fırsatta Amerika'yı yeniden keşfet. Zaman kaybettirebilir, seni yavaşlatabilir ama gerçek arayışı ve yeni şeyler keşfetmek için elzemdir.
Hızlı ve kolay olan hataya açıktır. Eğer vaktin varsa tembellik etme. Kolay olanı seçme. Doğrudan sonuca atlama.
Çok sıradan, basit, tanıdık şeyler için dahi analitik çözümleme yap. O alanda yeni bir şey keşfetmeyebilirsin ama başka alanlarda yeni şeyler keşfetmek için alet kutuna yeni bağlantılar ve ilişki ağları eklemiş olacaksın.
Mecburiyetten hızlı karar ve yargılara varmış olabilirsin. Bunları körü körüne sahiplenme. Kendi fikirlerine aşık olma. Kararı sen vermiş olduğun için şüphe duymaktan geri kalma.
Akıllı insanlar başkalarının hatalarından, aptal insanlar kendi hatalarından öğrenir diye akıl verenlere kulak asma. Dene, düşün, akıl yürüt. Kendi hatalarından öğrenmekten korkma. Sadece başkalarının hatalarından öğrendiğinde, başkalarının doğrularından mütevellit bir hayatın olur.
Senin için iyi olan ... diye lafa başlayanlara, lisan-ı münasip ile cevabını ver. Bir ideolojinin, liderin veya akıl hocasının senin adına düşünmesine izin verme. Kendi kaderinin dizginlerini başkasına teslim etme. Senin için iyi olanın kararını senden başkası veremez.