Kurumsal hayatın önemli üfürme alanlarından birisi sen bize kazandır, biz sana kazandıralım mevzudur.
Alınan maaş/kazandırılan para denklemi istisnai durumlar hariç o kadar kolay hesaplanabilen bir şey değildir.
Son dokunuşu yapanların veya en çok sesi çıkanların performansı sahiplenmesi söz konusudur genellikle.
Satış birimleri ve ekip liderleri kazanılan başarının kendilerinin performansı olduğu ilüzyonunu pompalar.
Futbolda golü atanın başarıyı sahiplenmesi gibi bir ilüzyondur. Kalecinin, defansın ve orta sahanın rolü göz ardı edilir. Hücumda golü hazırlayanların goldeki payı dahi çok konuşulmaz çoğunlukla.
Tek başına yürütülen bir faaliyet söz konusu değilse, gerçekleşmiş sonuçlarda kimin ne oranda bir paya sahip olduğu konusu bir muammadır.
Shapley value, payların hesabında kullanılabilecek bir düşünsel araçtır. Daha önce bununla ilgili yapmış olduğum paylaşımın linkini aşağıya bırakıyorum.
Kimin ne payı olduğu hususundan daha sorunlu kısım, sonucun ne kadarlık kısmının kontrol dışı faktörlerden kaynaklanmış olduğu konusudur.
Başka bir ifadeyle, elde edilen sonuç ile ekibin performansı arasındaki nedensellik ilişkisi veya illiyet bağıdır.
"Yönettiğim bölümün bütçesi 25 milyon $ ve bu yıl şirkete 4 milyon $ kazandırdım."
Zamanı geri sarsak ve senin yerine Melon Task'ı aynı pozisyonda görevlendirsek, 15 milyon $ bütçe ile 10 milyon $ kazandıracaktı belki de.
Hatta aynı pozisyonda Yetersiz Muhteris'i görevlendirsek, seninle aynı sonucu elde edecekti büyük olasılıkla.
Ve belki aynı performansı ortalama bir yılda sergileseydin, 30 milyon $ bütçe ile 2 milyon $ zarar ettirecektin.
Sonuca etkisi olan içsel ve dışsal faktörlerin doğru düzgün izole edilemediği ve kişilerin grup performansına katkısının gerçekçi bir şekilde ölçülemediği kurumlarda; satış ve kar rakamlarına veya bunlardaki artışlara bakarak böyle büyük laflar etmek komik oluyor.
"Ne maaş istiyorsun, ne kazandıracaksın ?"