II. Dünya savaşı sırasında, Japon asıllı Amerikan vatandaşlarının Amerikaya ihanet edeceğine ilişkin bir kampanya başlıyor.
Kaliforniya valisi Earl Warren bu kampanyanın en büyük savunucularından birisi.
Kongrede yapılan görüşmelerde, Japon asıllı vatandaşlar aleyhine bu yönde herhangi bir kanıt olmadığı ortaya koyuluyor.
Vali fikrini değiştirmek yerine, bu durumun aslen en büyük kanıt olduğu tepkisini veriyor.
Rasyonel düşünme, ortaya çıkan her yeni kanıt sonrasında mevcut yargılarımızı lehte veya aleyhte kalibre etmemizi gerektiriyor.
Gerçek hayatta gözlemlediğimiz ise, kanıt hangi yönde olursa olsun, lehimize kalibrasyona meyilli olduğumuz.
Eğitim çözüm mü peki ?
Eğitim ve bilimsel okuryazarlık seviyesi yükseldikçe, kanıtları kendi temel dünya görüşümüz lehine yorumlamaya daha meyilli oluyoruz. Kanıt aksini söylese bile.
‘Science Literacy Paradox’ olarak tanımlanan bu durumu onaylayan akademik çalışmalar mevcut.
Görsel, Dan Kahan’ın ‘Bilimsel Okuryazarlık’ seviyesi ile ‘Küresel Isınma’ konusundaki kanıtları onaylama seviyeleri arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmasının özeti.
Hem liberal demokratlar, hem muhafazakar cumhuriyetçiler için, ‘Bilimsel Okuryazarlık’ seviyesi arttıkça, kanıtı kendi görüşleri lehine yorumlama düzeyi artıyor.
Valinin tavrı komik. İhanete ilişkin bir hazırlık içinde olanların, bunu sinsi ve gizli bir şekilde yürüteceklerini ifade ediyor. Kanıt olmadığına göre ihanet planı gerçek.
Kanıt ortaya çıksaydı, o zaman böyle bir hazırlık içinde olmadıklarına işaret edecekti ve vali yanıldığını itiraf edecekti herhalde.
Şahsi fikrim, kanıt ne olursa olsun valinin fikrinin değişmeyeceği yönünde. Klasik politikacı tavrı. Her zaman haklı.
Sosyal medyada da benzer bir komedi yaşanıyor. ‘Bu kadar çok eleştiri almış olmam haklı olduğumu gösteriyor’ yorumunu sıklıkla görüyoruz.
O durumda çok fazla beğeni/onay aldığında haksız olması gerekiyor aynı mantıkla.
Rasyonel düşünmeden büyük çoğunluğun anladığı, ‘Rasyonel olan benim gibi düşünmen’ ifadesi ile özetlenebilir.
Demokratlar bilimsel okuryazarlıkları arttığında kanıtları dikkate alıyor, cumhuriyetçiler çarpıtıyor filan değil aslında.
Nükleer enerji ve kaya gazı konularında tam tersi bir durum söz konusu. Bu defa, cumhuriyetçiler kanıtları onaylarken, demokratlar kanıtları çarpıtıyor.
Yani olay bir dünya görüşünün kanıtlara önem vermesi, diğerinin ise dikkate almaması değil.
Kanıt ne olursa olsun, ben hangi kampa ait isem, durumu ona göre yorumlarım. Eğitim arttığında bunu daha keskin bir şekilde yaparım olayı.
Dediğim dedik, çaldığım düdük.