Büyük topluluklar halinde yaşamanın önemli sıkıntı alanlarından birisi menfaat ve bireysel hırsların kontrolü konusu.
Doğada güçlü olanın her şeye sahip olduğu bir sistem olan orman kanunu geçerli.
İnsani bilinç düzeyinde orman kanunu kabulü zor bir sistem.
Diğer taraftan, menfaatini gözetme veya sınırla demek ise irrasyonel ve doğal değil.
Bu dünyada veya diğer dünyada ceza tehdidi veya ödül vaadi ile menfaat ve bireysel hırsları sınırlamaya yönelik, dini ve ahlaki sistemler veya öğretiler yöntem olarak kullanılagelmiş çağlar boyu.
Üzerine devlet dediğimiz yapılar içerisinde yönetim sistemleri ile bu konuya çözüm getirmeye çalışmış insan türü, yüzyıllarca. Devlete menfaat dağıtma rolü biçilmiş bu sistemlerde temel olarak.
Bir uçta orman kanununa yakın despotizmden, diğer uçta menfaatsiz veya menfaati eşitleyen bir toplum öngören komünizme kadar değişen.
Günümüzde menfaati menfaate çarpıştıran, bireysel hırsları diğer bireysel hırslarla yarıştıran kapitalizm sistemi üstünlük sağlamış görünüyor. Yani kimseye menfaat kötüdür, yardım ve sadaka zaruridir, bireysel hırslar sınırlanmalıdır denmiyor bu sistemde.
Kapitalist sistemlerde, güçlü olanın güçsüzü sömürmesi ve/veya yoketmesi yoluyla orman kanununa dönme riski bulunuyor her zaman.
Bu riskin kontrolü için, devlet denen yapının oyun kurucu ve racon kesici rolü üstlenmesine ihtiyaç var.
Bu rol rekabete müdahale ederek menfaat dağıtma fonksiyonunu içermiyor. Aşırı güçlenen oyuncuların monopol ve oligopol benzeri yapılarla diğer oyuncuları sömürmesinin ve yok etmesinin önüne geçme, rekabetin sağlıklı işlemesini sağlama fonksiyonunu ifade ediyor.
Bu durumda devletin bireyin üzerinde üst güç olması söz konusu.
Birey üzerindeki bu yaptırım gücü, devleti ele geçirenler tarafından kötüye kullanıma açık bir durum yaratıyor.
Bunun için insan türünün geliştirdiği çözüm; yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olması üzerine kurulan kuvvetler ayrılığı prensibi.
Kuvvetler ayrılığı aslen bireyi ve girişimi devleti ele geçirenlerden koruyor.
Türkiye, kapitalist sisteme yatkınlığı ile olumlu anlamda küçük Amerika diye tanımlanan bir ülke. Peki neden gereken zıplamayı yapamıyor ?
Sorun, fiili olarak kapitalist sisteme geçilen 1980 sonrasından günümüze, kuvvetler ayrılığının uygulanmıyor/uygulanamıyor olmasında yatıyor.
Bireyi ve girişimi, devleti ele geçirenler karşısında güvence altına alacak, uygulanan bir kuvvetler ayrılığı sistemine ihtiyaç var.
Ne olmuş ? Devleti ele geçirenler vahşi kapitalizmi yandaşlarıyla uyguluyor diyebilirsiniz.
Kapitalizm iyi olanın kazanması ve ödüllendirilmesi üzerinden değer yaratan bir sistem.
Devlet gücü ile yandaş vasatların menfaat elde etmesi sonucu yaratırsanız, iyi olan değerinin karşılığını göreceği eko sistemlere kaçar.
Yaşanan beyin ve sermaye göçü aslen bu durumun ispatıdır.
Sen de, elinde kalan vasat yandaşlarla, neden dünya ile rekabet edebilen bir ülke olamıyoruz diye dövünür durursun.