“Benim gerçeğim asıl olan. Diğerleri nesnel gerçekliğin çarpıtılmış hali.”
‘Naive realism’ sosyal psikolog Lee Ross tarafından ortaya atılan bir kavram. Yukarıdaki ifade kavramın özünü ifade ediyor.
Kavramın birbiriyle ilişkili üç varsayımı var.
- İnsanlar dünyayı nesnel olarak ve yanılgılardan müstesna bir şekilde algıladıklarına inanırlar,
- Aynı veriler sunulduğunda ve rasyonel bir şekilde yorumlayabilmeleri durumunda, diğer insanların da aynı sonuca varmasını beklerler,
- Aynı bakış açısında mutabık olmayanları; cahil, irrasyonel ve yanılgı içerisinde olarak değerlendirirler.
Görselin konuyla alakası nedir diye düşünebilirsiniz. Son dönemde sosyal medyada bu görselle ilgili yapılan paylaşım ve yorumlar üzerinden, bu kavramın nasıl hayat bulduğunu gözlemlemek mümkün.
Başarı ve mutluluğun -tanımlarından bağımsız olarak- en temel bileşeni; çevremize ilişkin beynimizde oluşturduğumuz model ve varsayımlar.
Rastlantısallığın (şans, risk, kader vb) rolü sebebiyle, oluşturduğumuz model ve varsayımların nesnel gerçekliği yaklaşması başarı ve mutluluğu garanti etmiyor.
Diğer taraftan, rastlantısallık herkes için var olduğundan; gerçekçi bir model çerçevesinde alınacak pozisyon, başarı ve mutluluk açısından avantaj anlamı taşıyor.
Belki de benim gerçeğim dediğim, mutlak gerçek değildir ?